22 Nisan 2012 Pazar

1984

Yaz tatilinde kütüphanede gezinirken siyah bir kitap gordum.Kırmızı rakamlarla 1984 yazılmıştı.Hemen alıp başladım okumaya.Bu zamana kadar nasıl okumamışım diye pişman olmak ta ayrı bir mesele) .İtiraf etmek gerekirse kitapı bitirmek uzun sürdü.Hem okuyup hem araştırılması gereken kitaplardandır ‘’1984’’.Dünyaya bakış açımı deyiştirmekte yardımı olduguna inanırım .Bende yarattığı etki muhteşemdi diyebilirim.Ve şimdi sizlerle hislerimi paylaşmak icin sabırsızlanıyorum

Bin Dokuz Yüz Seksen Dört, George Orwell tarafından kaleme alınmış bir politik romandır. Distopya (‘’ütopik’’ bir toplum anlayışının anti-tezi)romanlarının ünlülerindendir. Özellikle kitapta tanımlanan Big Brother (Büyük Birader) kavramı günümüzde de sıklıkla kullanılmaktadır.

Her  şeyin tümüyle devletin denetiminde olduğu,bellekten yoksun bırakılmış,her türlü muhalefetinyok edildigi bir toplum tehlikesine karşı bir uyarı niteliğindeki ‘’1984’’ ,en genel anlamıyla bir ütopyadır,ama Orwell’ın bu yaptığını ‘’karşı ütopyacı bir roman’’ olarak nitelemek  sanırım daha dogru olacaktır.Ütopyalarda insanlara sunulan bir ‘’düş’’tür,karşı-ütopyalarda ise bir ‘’karabasan’’.
Kitap sosyalizme karşıtı oldugu icin suçlanmıstır.Ama aslında b u doğru değildi.Daha cok,dönemin toplumunun bağrında yatan olası tehlikelerin bir uyarısıydı ‘’1984’’
Peki ya neden 1984?
George Orwell :
‘’Kitabın yazımını 1984 yılında bitirdigim için 1948’in son iki rakamının yerlerini değiştirmeye karar verdim.Kitapta anlattıgım toplumun bir gun gerçek olacagına inandığımı söyleyemesem de,ona benzer bir toplumun olacağına inandıgımı soyeleye bilirim’’

Aynı zamanda bazı distopik kitaplara da baka bilirsiniz:
Hayvanlar Çiftliği -- George Orwell
Ben (roman) -- Ayn Rand
Cesur Yeni Dünya -- Aldous Huxley
Biz--Yevgeni Zamyetin
Demir Ökçe -- Jack London
                                                                                                                       Amy                                      

12 Nisan 2012 Perşembe

CESUR YENİ DÜNYA 1


    Geçen haftalarda ne okusam ne okusam diye düşünürken lisede felsefe hocamın tavsiyesi üzerine not ettiğim kitapların yazılı olduğu kağıda rasladım. O kitaplardan biri Cesur Yeni Dünya idi. Bu kitapta diğerleri gibi okurken beni soru yağmuruna tutan okuduktan sonra her ne kadar okuma eylemi tamamlansa da beni üzerinde düşünmeye mecbur kılan bir kitaptı. Ve ben her zamanki gibi bundan derin bir haz aldım. İlk kısımda Aldous Huxley'nin kısaca hayatını değineceğim.

    Pasifist, hümanist yazar Aldous Huxley 26 Temmuz 1894 de Surrey,İngiltere’de doğmuş. İngiltere de bilimadamı ve sanatçılarıyla ünlü bir aile olan Huxley ailesinin fertlerinden biri. Bu geneleği devam ettireceği düşünülen yazar  gözleriyle ilgili yaşadığı rahatsızlık sonucu neredeyse kör kalıyor ve bu yüzden bilimadamı olamıyor. Fakar Aldous her ne kadar bilimadamı olamasa da  bilimi takip etmekten ve romanlarında bilimi en iyi şekilde işlemekten de geri kalmıyor. Hayatı hakkında yazacak çok şey var ama ben ilgili olduğum kısımlardan bahsetmek istiyorum. 1937 de Avrupa savaşa hazırlanırken Aldous USA ya gidiyor. Orda  Pride & Prejudice romanının filme uyarlamasını ve başrolde Orson Welles'ın (Citizane Kane )olduğu Jane Eyre ın senaristliğini yapıyor. 1950 başlarında LSD ve Meskalin adlı uyuşturucu maddelere merak salıyor. Meskalin ile yaşadığı deneyimlerini anlattığı "Doors of Perception" kitabını yazıyor.(The Doors grubu isimlerini bu kitaptan esinlenerek koymuştur.) 22 Kasım 1962 yılında kanserden ölüyor. Kitaplarından bazıları;

1932
 Cesur Yeni Dünya
1954 Algı Kapıları
1962 Ada
1958 Cesur Yeni Dünyayı Ziyaret

7 Nisan 2012 Cumartesi

Beirut

Çok iyi hatırlıyorum…İlk kez ‘’Elephant gun’’ şarkısını duymuştum.6 saatlik yorgun ders bitişi sonunda otobusdeyken arkadaşım dinletmişti..Ukulelenın sesi oyle tatlıydıki.Birden enerjiyle dolmuştum.Saçma sapan gülücükler saçmaya başlamıştım etrafıma. Garip bir histi.hanı asık olursun ya bir şeyler olur içinde. Bu şarkıyla bana öyle olmuştu işte.Hemen eve gelıp arastırmaya başlamıştım . insanı heyecanlandıran, bu tip şeyleri duyabildiği için mutlu eden müzikler yapan pek başarılı grup.
New mexico çıkışlı bir grup, ismi beirut, ama balkan ezgilerine daha yakın yaptıkları işler.Indie-rock (ındependent –rock Bağımsız Rock ya da Indie rock, kendi deneysel müziklerini yapıp, herhangi bir plak şirketinin himayesine girmeden kendi yöntemleriyle müziğini dağıtan rock müzik gruplarının tarzına verilen isimdir  )tarzını dünya müzikleri ve ABD'deki popüler akımlarla bir araya getiren grup, kurucusu Zachary Francis Condon'ın solo bir projesi ile birlikte doğdu ve genişledi
Albümleri
Gulag Orkestar (9 Mayıs 2006)
The Flying Club Cup (9 Ekim 2007)
The Rip Tide (2 Ağustos 2011)
Geç bulup kaybetmek istemediğim, dinledikçe dinlenilesi grup.Özellikle
La Llorona
Fountains and Tramways
Postcards from Italy
Nantes
Gulag Orkestar  

Kesinlikle dinlemelisiniz :)


 


Henüz olmayan okurlarımıza :)

Bir çok sebepten ötürü iki arkadaş bu blogu açmaya karar verdik. İlk olarak sanatla iç içe olmaktan mutluluk duyuyor etkinliklere kendi çapımızda gidiyor kitap okuyup film izliyor ve kendi aramızda bunlar hakkında sohbet edip eleştiriler yapıyorduk. Ama bunların yüzeysel kalmasından ve bir süre sonra okuduğumuz kitabın konusunu bile hatırlayamamaktan yakınıp duruyorduk. Sonrasında ise dermanımızın dermanının bir blog yazmak olabileceğini düşündük. Hem amatörde olsa daha detaylı incelemeler yapacak bunları yazarak kalıcı hale getirecek hemde blogumuzu okuyanlarla bu araştırmalarımızı ve düşüncelerimizi paylaşmış olacaktık. Bunun yanında günlük yaşadıklarımızı oturduğumuz eğlendiğimiz yerleri mekanları yani kısacası gözlemlerimizi yazarak blogu güncel okunası hale getirebiliriz diye düşündük. İşte bu amaçlarla çıktık bu yola umarız bizi beğenenler ve takip edenler olur =))